6098 Sayılı Borçlar Kanunu Madde 138; Aşırı İfa Güçlüğü Ve Uyarlama Davası
Kurulmuş bir sözleşmeye, “Ahde Vefa İlkesi” ’nin istisnası olarak sonradan ortaya çıkan yeni olgular nedeniyle hâkimden müdahale talep edilebilmektedir. Dürüstlük kuralına veya yasalarla açıkça hükme bağlanmış hukuki sebeplere dayalı olarak hâkim müdahalesi ile değişiklik yapılabilmesi, beklenmeyen/öngörülemeyen hal (Emprevizyon-Clausula Rebus Sic Stantibus) kuramının koşullarının gerçekleşmiş olmasına karşın tarafların üzerinde anlaşamaması halinde, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi bizim hukuk sistemimizde de mümkündür. “İşlem Temelinin Çökmesi” veya “Aşırı İfa İmkansızlığı” kavramları ile de açıklanmaya çalışılan bu müdahale, sözleşme koşulları sözleşme kurulduktan sonra aleyhine değişen tarafın talebi ile gerçekleşir ya da koşullar mevcut değil ise müdahale talebi reddedilir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesinde, taraflara seçimlik olarak sözleşmede beklenmedik aşırı ifa güçlüğü sebebiyle tek yanlı olarak değişiklik yapma veya sözleşmeden dönme hakkı tanınmıştır. Uyuşmazlık mahkemeye taşındığında, hâkimin somut olayda uyarlamanın mümkün olduğunu tespiti halinde, uyarlama yapılacak, aksi takdirde dönme veya feshe karar verilecektir. Bu durum sözleşme kendi iradesi dışında dönme veya fesih ile sonlanan diğer tarafa bir tazminat ödenmeyeceği anlamına gelmez.
UYARLAMANIN KOŞULLARI
Hâkimin sözleşmede değişikliğe(uyarlamaya) karar verebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gereklidir:
- Sözleşmede veya Kanun’da uyarlama yapılamayacağına dair olumsuz bir hüküm bulunmamalıdır.
- Sözleşme ilişkilerinde tarafların sözleşme hükümleri gereğince yapmakla yükümlü olduğu edimler arasındaki denge, borçludan katlanması istenemeyecek kadar büyük ölçüde bozulmuş olmalıdır.
- Karşılıklı edim dengesindeki bozulmanın ve aşırı ifa güçlüğünün öngörülemeyen olağanüstü olgulardan kaynaklanması ve bunda borçlunun kusuru olmaması gerekmektedir.
- Kural olarak aşırı ifa güçlüğünden sonra söz konusu edim hâlihazırda ifa edilmemiş olmalıdır veya aşırı güçleştiği iddia edilen ifa ihtirazı kayıtla(çekinceli) gerçekleştirilmiş olmalıdır.
UYARLAMA DAVASI VE HÂKİMİN MÜDAHELESİ
Hâkim, uyarlamanın yöntemi ve miktarını belirlemede kural olarak serbesttir. Hâkim, uyarlama yöntemini belirlerken tarafların çıkarlarını göz önünde bulundurarak hakkaniyet çerçevesinde karar verecektir. Uyarlamada, hâkimin müdahalesi, edimlerin arttırılması veya azaltılması şeklinde olabileceği gibi sözleşme değişiklikleri ile de oluşabilir. Sözleşme değişikliklerine örnek olarak, uyuşmazlık konusu para ise edimin miktarının azaltılması veya takside bağlanması gösterilebilir. Önemle belirtmek gerekir ki; hâkimin yapacağı uyarlama davacının ifa güçlüğünü sona erdirici nitelikte olmalıdır. Dolayısıyla, eğer, aşırı ifa güçlüğü bu müdahale ile giderilemeyecek ise şartlarına göre dönme veya feshe karar verme şeklinde müdahale de olabilir.
Aşırı ifa güçlüğüne örnek olarak; savaş, ekonomik kriz, yüksek enflasyon-devalüasyon, doğal afetler, idari kararlarda ve hukuki düzenlemelerde önemli değişiklikler verilebilir. Sözleşmelerde uyarlama, çoğunlukla yaşanan ekonomik kriz sonucunda paranın değerinde ortaya çıkabilecek olağanüstü bir düşüş veya yükselişin edimlerin dengesinin bozulmasına sebebiyet verdiğinde talep edilmektedir.
32 SAYILI KARARA GÖRE DÖVİZ ÜZERİNDEN KARARLAŞTIRILMIŞ ÖDEMELERİN TÜRK LİRASINA UYARLANMASI
Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkında 32 sayılı Karara eklenen 4/g maddesi ile Türkiye’de yerleşik kişilerin, Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Geçici Madde ile mevcut sözleşmelerin de bu hükme uygun hale getirilmesi için 30 günlük süre tanınmıştır.
Borçlar hukukundan kaynağını alan uyarlama kavramından ayrı olarak 32 sayılı Karar gereğince ortaya çıkan zorunlu uyarlamayı kendi koşulları itibariyle gözden geçirmek, kavramların karışmasını da engelleyecektir.
32 Sayılı karara göre 30 gün içinde yapılması zorunlu tutulan uyarlama konusunda tarafların anlaşamaması üzerine açılacağı öngörülen dava ile yukarıda izah ettiğimiz uyarlama davası aynı değildir. Borçlar hukukundan kaynaklanan dava ile karıştırılmaması için aşağıdaki hususların dikkatle incelenmesini tavsiye ederiz.
32 SAYILI KARARA GÖRE UYARLAMANIN ÖZELLİKLERİ
- 32 sayılı Karar gereğince taraflar arasında kurulmuş ve bedeli döviz cinsinden kararlaştırılmış olan sözleşmenin sadece o maddesinin Türk Lirasına çevrilmek suretiyle değiştirilmesi zorunludur, tek neden ise 32 sayılı Kararın ilgili maddesi yani mevzuattır, tarafların ya da Mahkemenin uyarlama için başka bir neden aramasına gerek yoktur.
- Uyarlama için 30 günlük bir süre tanınmıştır, ancak bu süre içinde değil de sonra yapılan(gecikmiş) uyarlamanın geçersiz sayılması gibi bir sonuç doğmaz.
- Davanın, dövizin Türk Lirası karşılığının tespit edileceği bir tespit davası şeklinde ele alınması muhtemeldir. Bununla birlikte, davanın taraflarının aynı zamanda borçlar hukukundan kaynaklanan uyarlama koşullarının da varlığını ileri sürerek terditli talepte bulunmaları halinde, Mahkemenin somut olaya göre dönme ya da feshe karar vermesi gibi bir karar ortaya çıkması da mümkün olabilecektir. Somut olaya göre Mahkemece feshe ya da dönmeye karar verilmesi gerçekleşebilir. Ancak bu durum 32 Sayılı karara göre yapılması zorunlu olan uyarlama yani tespit ve tarafların sözleşmelerinin Türk Lirasına dönmesi/dönmemesinin neticesi ile ilgili değildir. Bu uyarlama taraflardan hiçbirine bağlı, hiçbirinin kusuruna bağlı değildir. Normal koşullarda uyarlamadan sonra tarafların belirlenen bedele katlanması gerekir.
- Mahkemenin araştıracağı husus yalnızca ve yalnızca dövizin Türk Lirası karşılığı ve sözleşme boyunca veya somut olayın özelliğine göre belirlenen tarihler/dönemler itibariyle tarafların kullanacağı değerin tespitidir. Bununla birlikte, edimin şekli, taksitlere bölünmesi, süresinin uzatılması, belirli süreli olan sözleşmenin süresinin kısaltılması talepleri 32 sayılı Karar ile ilgili olmayacaktır. Ancak, bedelin tespitinde hâkimin izlemesi gereken yöntem konusunda bir sınırlama olmadığından, somut olay ve sözleşme özellikleri ile tarafların talepleri bu yönde bir araştırma yapılmasını ve karar verilmesini gerekli kılabilir.
Bu nedenle Bakanlık açıklamasının gelmesi ile birlikte girişilecek faaliyetlerde, eğer taraflar uyarlama konusunda uzlaşamazlar ise açılacak davanın niteliğinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesine dayanılarak açılacak uyarlanma davasından farklı bir uyarlama (tespit davası) olduğunu bilerek plan yapmakta fayda bulunmaktadır. Zira, anlaşıl(a)madığında Mahkemece tespit yapılacağı ya da bu sözleşmenin feshinin mümkün olabileceği yaklaşımı zararla sonuçlanan bir yöntem olarak ortaya çıkabilecektir.
İş sözleşmelerindeki 32 Sayılı Karara göre yapılması gerekebilecek dövizden Türk Lirasına dönüştürme konusunda bu yazımızdaki uyarılarımızı dikkate almanızı ve gerek vergisel planlama gerek ise yapılan işlemin daha sonra özellikle çalışan tarafından geçersizliğin iddia edilmemesi bakımından önerdiğimiz seçenekler konusunda ilgili yazılarımızı gözden geçirmenizin yararlı olacağı düşüncesindeyiz. Ayrıca, Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesine göre uyarlamanın mümkün olup olmaması bakımından İşteasistan İşveren Rehberindeki prosedür ve açıklamaları incelemenizi tavsiye ederiz.
Yararlı olması dileklerimizle.
Yorumlar (2)
Bir daha okudum bir daha beğendim. Süper ellerine sağlık.
Çok faydalı bir paylaşım olmuş, ellerinize sağlık.
Yorum Yap
Bu içerik hakkında sorularınızı, görüşlerinizi veya eleştirilerinizi bizimle paylaşabilirsiniz. Email adresiniz kimseyle paylaşılmayacaktır.